24 Mayıs 2014 Cumartesi

ÇOCUĞUNUZA NEDEN SINIR KOYMALISINIZ


ÇOCUĞUNUZA NEDEN SINIR KOYMALISINIZ?
Toplumsal olarak çocukları yetiştirirken anne-babaları  zorlayan konulardan en önemlisi çocuklara “uygun ve güvenli” sınırlar koymadır. Çocuklarınız için her şeyin en iyisini,  her şeyin en  mükemmelini Bu nedenle çocuğunuza olan yaklaşımınızda  istediği birşeyi vermemek, yada hayır demek sizi kaygılandırabilir. Anne-babalar çocuklarına hayır derken; ya çocuğum bana güvenmezse, çocuğumla olan ilişkim zarar görürse gibi endişeler yaşarlar. Özellikle çalışan ebeveynler için sınır koymak daha da zor bil hal alır. Çünkü çocuğunuzla geçirdiğiniz zaman kısıtlı olduğu için, bu kısa süreyi ona sınırlar koyarak mutsuz etmekten korkarsınız.

Sınır koyma konusunda duyulan endişeler doğru mu?
Dünyada ün yapmış bir çok saygın uzmanın görüşüne göre; çocuklara sınır koymanın kaygı verici bir durum olmadığını, aksine “sınır koymamanın” endişe verici olduğunu vurgulamışlardır. Çocuklarınıza sınır koyarsanız sizi daha az sevmezler ya da sizin iyi bir ebeveyn olmadığınızı  düşünmezler. Asıl çocuğunuza sınır koymazsanız endişe etmelisiniz.  Çocuklar için “sınırların belirlenmesi” psikolojik ve gelişimsel bir ihtiyaçtır. Çocuklarınıza sınır koyarak bu ihtiyaçlarını karşılamış olursunuz.

Sınırların belirlenmesi ve kuralların olması neden gereklidir?

Huzurlu ve dengeli bir yaşamı sağlayabilmek için ebeveynler tarafından sınırların belirlenmesi ve bazı kuralların oluşturulması gerekmektedir. Kuralların ve sınırların olmadığı ailelerde karmaşa kaçınılmazdır. Ancak belirlenmiş kurallar ve sınırlar çocuğa güvende olduğunu hissettirir, büyüyüp gelişirken yolunu-yönünü belirlemesine yardımcı olur. Ayrıca net sınırlar ve kuralların olması, çocukların hem aile içinde, arkadaş ve okul ortamında onaylanabilir davranışlar geliştirmesine yardımcı olur. Çocuklarınız sosyal çevrelerinde daha az çatışma, reddedilme ve  daha az olumsuz tepkiyle karşı karşıya geleceklerdir.

Her çocuk yaşına uygun ve sağlıklı denemelere imkan sağlayacak kadar geniş ancak güven duygusu oluşturacak ve sorumluluk bilinci kazandıracak kadar kısıtlayıcı sınırlara gerek duyarlar. Ailelerin sınırları belirleme ve kuralları oluşturma süreci içinde devamlı olarak cevaplandırılması gereken sorular bulunmaktadır. Ne kadar özgürlük, güç ve kontrol gerekli? Ne kadarı çok, ne kadarı az? gibi.

Çok kısıtlayıcı olan sınırlar aşırı kontrol, çok geniş olan  sınırlar kontrolsüzlük, tutarsız olan sınırlar ise karışık kontrol anlamına gelmektedir. Bunlar sağlıksız ve güvensiz sınır koyma yöntemleridir. Bu tarz sınırlar çocukların sağlıklı bir şekilde keşif yapabilmelerini engelleyeceği gibi öğrenme fırsatlarını sınırlayacak ve aşırı test etmeleri, sınırları zorlamaları, sık sık isyan etmelerine yol açacaktır. 

Sınırları belirleme dinamik bir süreçtir. Çocuklar büyüdükçe sağlıklı keşiflere izin verecek kadar geniş, güvenliklerini sağlayacak kadar ve sorumluluk kazandıracak kadar kısıtlı, gelişim ve değişime fırsat tanıyacak kadar esnek sınırlara ihtiyaç duyarlar.  

Sınırlar ve kurallar oluşturulurken nelere dikkat edilmelidir?

-       Sınırlar ve kuralların yaş ve gelişim dönemine uygun olması

-       Uygulama sırasında net ve kararlı olunması

-       Sınırlar ve kurallar yerleştirilirken tutarlı olunması (her seferinde aynı sınır ve kuralın uygulanması)

-       Sınırlar ve kurallar oluşturulurken anne-babalar arasında bulunan fikir ayrılıklarının çocuklar önünde yaşanmaması ve anne babalar arasında çözümlenmesi

-       Anne babaların birbirlerinden haberdar olması ve iyi bir iletişim içerisinde olması

-       Anne babaların sözler ve davranışlarının birbiri ile tutarlı olması

-       Geniş aile bireylerinin konulan sınır ve kuralları sabote etmemesi için gerekli önlemlerin alınması
 
Sınır ve kurallara uyulması için ne yapılmalıdır?

Her çocuk bireysel farklılık gösterir. Kimilerine sadece kuralı hatırlatmak yeterli olurken, kimilerine ise kurala uymadığı zaman yaptırım uygulanacağı uyarısında bulunmak gerekli olabilir. Ancak bu tehdit boyutunda olmamalıdır.  Yaklaşım ve tutumumuz, çocuğun kurallara uyup uymaması ve ciddiye alıp almamasında belirleyici olacaktır. Ciddi ve kararlı bir ses tonu ile "HAYlR" demek çoğu zaman yeterli olurken, zorlayan çocuklarda ise yapılan yanlış davranışın bir yaptırımı olduğu bildirilmeli ve yaş ve gelişim dönemine uygun yaptırımlar kararlılıkla uygulanmalıdır. Uygulanan yaptırımlar kesinlikle fiziksel ve duygusal içerikli olmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki çocuklarla yapılan tartışmalar ve "yapma, etme" gibi sözel uyarılar çoğu zaman işe yaramayacaktır. Sınırlar ve kuralları yerleştirmek ancak ve ancak tutarlı ve kararlı olunursa gerçekleşecektir. Çocuğunuza sınır koymak hem sizin hem de çocuklarınızın hayatlarını kolaylaştıracağı gibi, onları hayata karşı daha dayanıklı ve donanımlı kılacaktır. 

17 Mayıs 2014 Cumartesi

ÇOCUKLARDA KONUŞMA GÜÇLÜĞÜ

GECİKMİŞ KONUŞMA VE NEDENLERİ

Dil gelişimi; seslerin, kelimelerin, sayıların, sembollerin, kazanılması, saklanması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılmasını içerlerden bir süreçtir. Dil gelişimi doğumdan itibaren başlar ve yaşam boyu devam eder.
Anne-babaların çocuklarının gelişimine ilişkin olarak öncelikle bekledikleri aşama çocuklarının konuşmaya başlamasıdır. Bir çok çocukta gelişimin bir parçası olarak kendiliğinden gelişir ve devam eder. Bebek dünyaya geldiği andan itibaren önce ağlayarak, belli bir süre sonra ağlamanın yanında farklı sesler geliştirerek dış dünya ile iletişim kurar. Gelişim evrelerine baktığımızda 1 yaş civarı ilk anlamlı sözcüklerini çıkarıp, 2-3yaş civarı ise düzgün bir biçimde konuşmaya başlamış olmasıdır.
Genellikle dil gelişimde tüm çocuklar belirli bir sıra izler. Ancak bireysel farklılıklardan ötürü bu durum bazen böyle olmayabiliyor. Bazı çocuklar yaşıtlarına kıyasla daha geç konuşmaya başlayabiliyor. Bu her zaman konuşma bozukluğu yada ciddi bir sorun olduğu anlamına gelmeyebilir.

Gecikmiş konuşmanın belli başlı belirtileri:

-doğumla birlikte gelen veya doğum sırasında oluşmuş olan komplikasyonlar
-kromozom anomalileri, motor gelişim geriliği, işitme ve görme kaybı
-konuşma organlarındaki yapısal bozukluk
-zeka geriliği , otizm, yaygın gelişim bozukluk gibi problemler
-çevresel koşullar, uyaran azlığı vs

Bunların yanı sıra ;
-çocuğun işaret yada diğer iletişim biçimleri normal değilse (ya hiç konuşmazlar yada zor anlaşılan bir kaç sözcük kullanırlar )
-yutma, çiğneme gibi ek bir sorun varsa
-isteklerini öfkeli davranışlarla anlatmaya çalışıyorsa (ağlama, bağırma, vurma gibi )
-konuşmak yerine jest,mimik, işaret dili kullanmaya çalışıyorsa
-anlamsız sesler çıkarıyorsa
-çevresine karşı isteksiz ve ilgisizse
-yeni ortam ve durumlara uyum sağlamakta güçlük çekiyorsa
-kavramları geç ve uzun zamanda öğreniyorlarsa
-yalnız kalmayı tercih ediyorsa
-ailede gecikmiş konuşma öyküsü varsa çocuğu çok iyi gözlemlemeli, sıklığı ve devamlılığı takip edilmeli, ciddi bir sorun olasılığı olduğu fark edildiğinde zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır.

Böyle durumlarda anne-baba çocuğa nasıl yaklaşmalı :
Öncelikle, sabırlı olunmalı, sevgi ve ilgi gösterilmeli, sık sık  konuşulmalıdır, üzerinde baskı kurmadan konuşmaya teşvik edilmelidir.

Bunun yanı sıra;
-çocuğunuza hitap ederken tane tane ve düzgün konuşun
-daha ilk hece ve sesleri çıkarttığında söylediği sesleri ona tekrar ettirin
-sık sık soru sorun, size birşey anlatmaya çalışıyorsa dinleyin ve anladığınızı belli edin
-mümkün olduğunca yaşıtları ile oyun oynamasını sağlayın
-çocuğunuzla bebeksi bir şekilde konuşmayın
-bir nesneyi eline aldığında onunla ilgili bilgiler verin
-özellikle 0-3yaş döneminde televizyon izlettirmeyin, izliyorsa birlikte olun ve gördüklerini ona anlatın
-birlikte kaliteli zaman geçirin ve yaratıcı oyunlar oynayın
-sözcük dağarcığını artırmak için ona gün içinde yaptıklarınızı tek tek anlatın.